Zile Masaj Salonu Hizmeti – Masör Ece
Zile Masaj Salonu Hizmeti – Masör Ece
Zile Masaj Salonu minik bir otomobil almıştı. Merdivenleri dörder dörder atlayarak çıktım. Jacques, bize eskisi kadar sık gelmez olmuştu. Annemle babam, onun edebiyat mevzusundaki beğenilerine karşı çıkmışlar; çocuk da onların bu tutumuna dayanamamıştı herhalde. Babama sorarsanız, kendi gençliğinde kabullendiği sanatçıların dışında kimseleri beğenmezdi. Çağdaş Fransız ve yabancı yazarların başarısını, olsa olsa bir Zile Yakası ukalalığının sonucu olarak görürdü.
Zile Masaj Salonu çok daha değerli bulur; ne süre Rus edebiyatından söz açılsa, omuz silker geçerdi. Bir akşam, babamla birlikte, Mösyö Jeannot’un Dünyaya Dönüş diye bir oyununu prova eden konservatuarlı bir öğrenci, “insan Ibsen’in dehası önünde saygıyla eğilir!” deyiverdi: Vay sen misin diyen: babam kahkahalarla gülmeye başladı: “Beni eğiltemezsin Ibsen’in dehası önünde!” diye söylenmeye başladı, ister ingiliz olsun, ister Slav veya iskandinav, yabancı sanat yapıtlarının tümü, babama nazaran sıkıcı, çocuksu ve acemice idi. Yenilikçi yazar ve ressamları ise, insanların çZilelığından yararlanan vurguncular olarak nitelerdi. Gaby Morlay, Fresnay, Blanchard ve Charles Boyer şeklinde genç oyuncuların doğal tavırlarını beğenir, sadece, Copeau, Dullin ve Jouvet’nin denemelerini yersiz ve gereksiz bulurdu. Pitoeffleri ise “Şu bolşevikler” diye hiç tutmazdı.
Zile Masaj Salonu
Zile Masaj Salonu kendisiyle aynı fikirde olmayan herkesi, vatan haini, Fransa düşmanı diye damgalardı. Bundan dolayı de Jacques, münakaşaya girmekten kaçınırdı. Jacques, konuşkan, gönül almasını çok iyi bilen bir insandı. Babamla havadan sudan söz eder, anneme tatlı sözler söyleyip, övgüler yağdırır ve ayrıca önemli, ciddi bir tek söz söylememeye büyük titizlik gösterirdi. Buna maksimum ben üzülürdüm; çünkü ne zaman sakinimi elden bırakıp da ağır mevzulara girse, ilgimi çeken, beni düşündüren bir şeyler söylerdi. Jacques’ı, eskisi benzer biçimde özentili bulmuyordum artık. Dünyayı benden çok daha çok tanıyor; benden çok daha çok şey biliyordu, insanoğlu üzerine, fotoğraf ve edebiyat üzerine bildikleri benimkilerle kıyaslanamazdı.
Onun bilgilerinden, deneylerinden , yararlanmak arzu ederdim. O akşam da, her zaman olduğu gibi bana küçük bir kız muamelesi yaptı. Bir tek, sesinde öylesine bir yumuşaklık, gülümseyişinde öylesine bir tatlılık vardı ki, onu yine görmüş olmak bile beni sevindirdi. Gece yatağa girip, başımı yastığa koyduğum zaman, gözlerim doldu. “Ağlıyorum, o halde seviyorum, ” diye melankolik bir tavırla mırıldandım kendi kendime. On yedi yaşındayım; tam bu tür işlerin yaşıydı bu. Kendimce, kendimi Jacques’ın gaslınde büyütmek için bir yol buldum. Jacques, Saint-Marie Enstitüsü’ndeki edebiyat öğretmeni Robert Garric’i tanıyordu. Garric, tabandaki toplumsal sınıflara kültür aktarmayı amaçlayan Toplumsal ekipler eyleminin kurucusu ve yöneticisi idi.
Jacques da onun izinde yürüyenlerden ve ona hayran olanlardan biriydi. Eğer, yeni prZileesörümün dikkatini çekmeyi başarabilirsem, benden Jacques’a söz eder, o süre da Jacques, beni çocuk şeklinde görmekten vazgeçerdi bir ihtimal. Garric, otuz yaşlarındaydı. San saçları seyrelmeye başlamıştı. Çok etkisinde bırakan bir mevzuşma tarzı vardı. Dili birazcık Auvergne ağzına çalardı. Ronsard üzerine söyledikları beni büyülerdi. Ona vereceğim ilk ödev üzerinde ölesiye çalıştım. Ne var ki, Garric oZile gelirken düzgüsel elbiseler giyen bir Dominiken rahibenin ödevini beğendi. Zaza ile ben, sınıftaki diğer öğrencilerden biraz üstün not alabilmeyi başardık; ikimize de on bir eksi vermişti. Therese’in notu bir fazlaca düşüktü.








Son yorumlar