Zile Masaj Salonu

Zile Masaj Salonu

“Anlamadığım şey ise neden arayıp tamamıı bana anlattığın. Bu sualşturmaya ben bakmıyorum.” Zile Masaj Salonu “Ben senin kadar kesin değilim. Møller’in söylediğine… “ “Møller’in de bütün Oslo Polis Teşkilatı’nın da canı cehenneme!” Harry bile kendi kulak tırmalayan sesinden rahatsız olmuştu. Dikiz aynasından taksicinin çatık kaşlarını fark etti. “Kusura bakma, Beate. Ben…

Orada mısın?” “Hı hı.” “Şu an pek kendimde değilim.” “problem değil. Bekleyebilir.” “Ne bekleyebilir?” “Acelesi yok.” “Hadi kes şunu.” Beate içini çekti. “Camilla Loen’in gözkapağının üzerindeki şişliği fark etmiş miydin?” “aslına bakarsan evet.” “Ben katilin ona vurmuş olabileceğini düşünüyordum, veya fikir olduğunu. Ama o bildiğimiz bir şişlik değbilimselş.” “nasıl?” “Patolog oraya bastırınca bir kaya şeklinde sert olduğunu gördü. Gözkapağını kaldırdığında gaslınün üzerinde ne buldu dersin?”

Zile Masaj Salonu

“Bilemiyorum. Ne?” diye sordu Harry. “Yıldız şeklinde kesilmiş minik kırmızımsı bir değerli taş. Hepimiz elmas bulunduğunu düşünüyoruz. Buna ne diyorsun bakalım?” Harry derin bir nefes aldı ve saatine baktı. Sofie’de içki servisinin bitmesine hâlâ üç saat vardı. “Bu benim sualşturmam değil, ” dedi ve telefonunu kapattı. CUMA. SU. Bir kuraklık var, ama ben o polisin su deliğinden çıkıp geldiğini gördüm. Susuz kalmışlara su. Yağmur suyu, nehir suyu, rahim suyu. O beni görmedi. Ullevålsveien ‘de sendeleyerek ilerledi ve bir taksi çevirmeye çalıştı. Kimse onu almak istemedi. Onu nehrin karşısına geçirecek bir sandalcı bulamayan sabırsız tiplere benziyordu.

Bunun neye benzediğini azca çok bilirim. Beslediklerin tarafınca kovalanmak. Hayatta bu kez sen yardıma muhtaç olduğunda geri çevrilen olmak. Üzerine tükürüldüğünü sezmek ve senin tüküreceğin kimse olmadığını görmek. Sessizce ne yapman gerektiğini düşünmek. Buradaki paradoks şu ki sana acıyan taksi şoförü, kestiğin gırtlak onun. SALI. KOVULMA. Harry dükkanın arka tarafına yürüdü ve süt dolabının cam kapısını açıp içine doğru eğildi. Terli tişörtünü yukarı doğru sıyırdı ve gözlerini kapatıp serin havayı teninde hissetti.

Hava tahminlerine göre tropik bir gece olacaktı ve markette ızgaralık yiyecek, bira ve soda alan bir tek birkaç müşteri vardı. Harry onu saçının renginden tanımıştı. Et reyonunda sırtı Harry’ye dönük şekilde duruyordu. Geniş kalçaları kotunu mükemmel bir şekilde dolduruyordu. Arkasını döndüğünde aynı leopar desenli olanı şeklinde daracık olan zebra desenli bir bluz giydiğini gördü.